“Amipler, sulak alanlarda yaşayan tek hücreli canlılardır. Amip, yapısı itibariyle hareket etmeden duramayan bir canlı türüdür. Sürekli hareket ettiği için de belirli bir şekli yoktur.”
Kamu güvenliği ile ilgili bir yazıya, tek hücreli bir canlı türü olan “amip” hakkında bilgi vererek başlamamız size tuhaf gelmiş olabilir. Ancak günümüz itibariyle kamu güvenliğine yönelik tehditlerin şekli tıpkı amipi andırmaktadır: Belirli bir şekli olmayan ve sürekli değişim halinde olan tehditler.
Devletin varlık nedenini açıklayan İdealist Görüş ve bu görüşün önde gelen temsilcilerinden olan Thomas Hobbes’e göre devletin varoluş nedeni bireyin, dolayısıyla da bireylerden oluşan toplumun (yani kamunun) güvenliğini sağlamaktır. Devletin bu asli görevi, insanların ulaşım, iletişim, üretim ve tüketim alışkanlıklarını değiştiren makine çağı ile farklı bir boyut kazanmış ve Birinci Dünya Savaşı ile değişime uğrayan o zamana kadarki savaş anlayışı, kamu güvenliğinin kapsamını da değiştirmiştir. 20.yüzyılın son on yılı içerisinde, bilgi teknolojilerinin de gelişimiyle savaşın boyutu daha da genişlemiş, artık savaşların eskisi gibi olmayacağı ve savaş anlayışında “yeni” bir takım doktrinlerin yer alacağı anlaşılmıştır. Savaş anlayışındaki bu değişim, güvenlik anlayışını da etkilemiş ve kamu güvenliğine yönelecek bir tehdidin yönünü, boyutunu ve verebileceği hasarı önceden tahmin etmek güçleşmiştir.
Kamu güvenliğine yönelik tehditlerin genişlediğini belirten güncel bir araştırmada, kamu güvenliğini tesis etmekle sorumlu kuruluşların 2025 yılı yüzleşmeye hazır olması gereken tehditler şu şekilde sıralanmıştır: Terör, kalabalıklaşan nüfus, salgın hastalıklar ve siyasi istikrarsızlık gibi insan kaynaklı tehditler. Deprem, sel, kuraklık ve iklim değişikliği gibi çevresel tehditler. Yiyecek, su ve tıbbi ihtiyaçlara duyulacak kaynak gereksiniminden doğan tehditler. Siber suçlar, kritik altyapı ve dijital platformlara yapılacak saldırıları kapsayan dijital tehditler.
Uluslararası güvenlik uzmanı olan Stephen Blank, 21.yüzyılda kamu güvenliğine yönelik tehditlerin çok yönlülüğüne vurgu yapmakta ve bunların sistemik, yani kamu güvenliğini tek bir açıdan değil, birden fazla açıdan etkilediğini belirtmektedir.
Günümüzde kamu güvenliğine yönelik tehditlerin çok boyutluluğunu, Covid-19 salgını ile bir kez daha görmüş olduk. İnsanların evlerine kapanması neticesinde, dijital platformların (e-ticaret, mobil bankacılık, uzaktan eğitim vb.) kullanımının artması ve bunun beraberinde getirdiği güvenlik sorunu, dünya genelinde istihdamda yaşanan düşüş, tarım ürünlerine artan talep ve gıda güvenliği gibi konular, salgının aslında sadece insan sağlığını değil birçok açıdan toplum düzenini tehdit ettiğini göstermiştir.
Günümüz dünyasında kamu güvenliğine yönelik tehditlerin çok yönlü olması, çok yönlü tedbir almayı ve hazırlıklı olmayı gerektirmiştir. 11 Eylül saldırılarının ardından ABD, terör saldırılarına karşı savunma mekanizmaları geliştirilmesine ağırlık vermişti. 2005 yılında gerçekleşen Katrina Kasırgasında ise, bir doğal afet karşısında ne kadar hazırlıksız oldukları ortaya çıktı. Bu yönüyle, kamu güvenliğine karşı tehdidin gelebileceği bütün delikleri tıkamak ve yeni açılabilecek deliklere karşı da hazırlıklı olmak günümüz güvenlik anlayışının merkezini oluşturuyor.
YORUMLAR