Uçmak aşk kanat çırpanlara ve anı resmederek yazmak aşk yazarlara. Madem ki öyle güvercin telaşında bir can havalanır karşı çatıdan karşı çatıya ve böyle devam eder gider câna mâșuk pâye hâller... Aşkın tarifine bir kuş uçurdun ve yazarın tarifine sıra geldi. Senin ahvalini yazarak metne resmedeceğim ve kafamda her gün bir bir uçușan yüzlerce metin sözlerinin birinden kurtulmuş olacağım. O kadar ağırlık yapan sözlerden birini yazınca mı kurtuluyorsun? Bir tanesini veya birkaçını yazarsam o günün ağırlığını atmış oluyorum ve bunun adı aşk oluyor. İster inan ister inanma! Hocanın inanmıyorsan ölç dediği gibi inanmıyorsan yaz mı diyorsun? Gerisin geriye zamanı biraz sar ve dur, evet tam orada. Görüyorum seni bir ayağın topuğuna basıp etrafında iki tur sonrasında koşuyorsun salına salına ve iki elim açık gelişine. Denizin dalgaları kıyıya vurup çekildiği bir zamandayız ki gel desen kapılacağım.
İnsan kendi gözünü göremez, insan kendi yanağını öpemez, insan bu sevdiği yerden çıkamaz bir türlü.
Ne anlatayım başka başka! Başkalarına başka
bana bambaşkasın. Başka bir tarif bulamadım anlatmaya hep çifte kavruk gözlerin diyorum ya başka yok mu dediğini duyar gibiyim. İnan başka bir çıkış yolum yok ve biliyorsun ilk kaybolduğum yer orası. Sevdiğim sözlerin merasimi dudaklarından dökülse biliyor musun sevda törenleri yasak. Bayramdan bayrama olsa yeter diyorduk ya eski bayramlarda kaldı sevinçlerimiz. Sancısı ağır ve ağır duygu yüklü sözlerle gelme bu duygu çıkmaz derdin. Hani hafiften yazdım da ne oldu? Ağlıyorsun biliyorum ve biliyorum ki gözlerinden yaşlar akmadan için için ağlasan ne artık bitti bitti. Dağ evi yalnızlığını geç sahil kasabasından bensiz vurdukça dalgalar sahile eteklerine topla deniz kabuklarını ve kumsala sapla erostan önce kalbin oklarını. Sonra baş harflerimizi çeksin sular, sularından silinmez izlerimiz var ki gelen kaçıncı vuslat? Gözü kara hâyâllerin bıçak sırtı vakti ve kuşlar uçuyor.
YORUMLAR