... sonra mı? Fazla abarttın; “elini, yüzünü yıka geçer” denen dertleri!
Bitimsiz zamanın kadere mülhem, ölçüsüz ve kuralsız yazılımına ram, son kalem oyunlarına iștiyak, renkler ile zevkler bozuluyor diyorsan; soyut bak hayat metnine teșne! Daha sonra ne gördüysen onları oku kendinden bașka? Desene kendimi zor okuyorum, başka şeyleri nasıl okurum? Sen mi okuyamayacaksın, hani diyordun ya canına okuyacağım! Bekliyorum.
Neyi bekliyorum, inan bilmiyorum; koyu kestane saçların dökülmez bir omuzuna tel tel, telleriyle uzak ellere kıvrımlı S çiziyor biçimsiz... Nerede mi? Sıcak şehrin kül rengi yaz akşamlarında. Ne çabuk anladın? Hayır, kolay olmadı anlamak, öncesi olmayanın sonrasına takmadım ve ivedi șimdilere bakıyorum. Seni, sana nedir afilli yazmak? Bilmiyorum, gıyabında bir şiir ancak! Ne dersin okuyunca bir mektup misali, ne dersen onu dersin diyorum!
İlk defa M iyelik ekinde tanıdım seni, ne söylüyorsan, kendin olmuş; ne bir eksik, ne bir fazla, ne söylüyorsan dünya geçişlerine han durakları, durakları tekin ve gel mesafesi, lâkin gitmek dile kolay! Vuslat diyorum, rüyalarımızı süsleyen vuslat; kestirme kuş yolu, belki de başka yabancı bir şehir. Ve diyorum zarif adımlarını șehrin caddeleri görsün, karşı tarafta beklerken seni!
Bu metin gördüğün bir rüya mı? Evet, bir rüya; gerçeğe uzak, hakikate daha yakın. Olması gereken rüyalar olması gereken yerde hiç değil.
Bu yüzden iyi ve güzel insanlar ilhamsız gelir rüyalarıma. Nasıl ki yazmak inadına sevda masalı deyip, yalanlar ile örülmüş tavırlardan uzak nasıl ki; bir çift kartal uçar kayalıklardan!
Biliyor musun, beni anladığını anlamak istiyorum, sonra anladığımı anlamanı! Șimdi anladın mı, aslında çok derin mevzu değil, sadece büyülü ve güzel sözler yüreğine benzer.
Bu seni labirent zamana çekiyor, çıkmaz sokak güm gümbürtüsü ne ki? Göçmen sevda kuşları V çiziyor yüreğimden yüreğine. Bekle!
YORUMLAR