Mavilik sonsuza taşıyor lâkin çırptığın kanadın kadar gökyüzünde varsın!
Bu saatten sonra benim için değişen ve gelişen bir şey yok, çünkü kanatlarımdan daha çok aklıma güveniyor ve başka akıllara güvenmiyorum... Öylesine bile diyorsan doğru kabul edip peki demekten başka bir çarem yok ve dahi şapkadan tavşan çıkaracağına bile inanırım. Neden bana bu kadar inanıyorsun ve beyanımı esas alıyorsun sevgili yazarım, umarım yanıltmam. İnsanlara her noktada belli bir süreye kadar güvenmek zorundasın. Her bir insanın başına güvenlik güçleri dikemez ve kontrol altında tutmazsın, çünkü insanların her bir şeye yetişeceği refleksleri yok. Diyelim güvendin bu güveninin boşa çıkma veya çıkmama durumu var. O halde yaşama dair güven sorunu yaşamak zor gelir diyorsan uzak durmak gerekiyor lâkin her ne yaşarsan yaşa tek başına bir hiçsin!
Güven üzerine kurulmuşluğa kurulma. Hayatın normal akışı içerisinde karşılıklı güvenim mantığı zorladığı yanları var ve bunu zamanın ruhu okşar. Güven için gerekli davranışlar zamana göre değişir mi diyorsun? Daha çok bu siyatte görülen bir durum lâkin siyaseti de insanlar yapıyor. Genel kabul görmüș insan yığınlarının ortalaması desek bile bu ortalamadan daha iyi gibi. Siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz sözünü bile çok geride kalıyor... O halde siyasi oluşumlar toplumun temsili yanında karektersin de temsil ediyor diyerek kaldığımız yerden güven meselesine devam edelim. Güvene dayalı çıkarlar her dem beli bir zamana kadar, yani işler yolunda gidene kadar güven kelimesi kendi ağırlığını taşır. Küçük bir şekilde çıkarlarına ters düştüğü zaman nerede kaldı bu güven duygusu değil mi?
Sen geçiyorsun bir de senden geriye kalanlar zaman ve güven hiç geçmiyor.
YORUMLAR