Bıraksan akışına düşleri akışında ne var ne yok sormaya kalmaz buharlaşır gri bulutlara ve asılı kalır göklere... Zaman düşlerini avuçlarında tut akar parmaklarından ve giderken sanma gitmiyor, inan gidiyor!
Dökülmüş Orhan Veli'nin dilinden bizi özetleyen durum: “Yüzüme bakıyorsun ama içinde bir şeyler bana sırtını dönmüş.”
Yaza yazılacak ne var? Bak haziran bile bitiyor; birkaç güzel söz, birkaç buruk sevinç, birkaç hüzün ve bakışlarından geriye kalanlar. Zamanı avuçlayanların parmaklarından akıp gitti nice vakitler, nice vakitlere hesap tutuldu sensiz.
Kime sorsan aynı akıbet, kime sorsan kaçılmaz son lâkin sana ölümsüz sözler bırakmıştım!
“Bir şey ümit etmemenin rahatlığından başka barınacak ruhi bir köşem kalmamıştı.” Sözlerini
söylerken Peyami Safa'nın hangi ruh halinde olduğundan çok benim ruh halime nasıl yansıdı ona baktım. Ümit etmenin ve beklentilerin fazla bir karşılık bulamaması hayal kırıklığından çok gelecek kaygısına isyanımı kutsi düşüncelerim ile bastırmanın verdiği kolaycılığına kaçarak kaderciliğe sığınmak olduğunu biliyorum. Kendi çabalarının kaderinin üzerinde bir etkisi yok mu dersen, elbette var diyebilirim de bazen ne yaparsan yap reflekslerin yetişmediği yerler var.
Daha başka ne yapabilirdim de ümitlerimizin tekerleğini tümseğe çıkarabiliriz. Belki tümsek dediğimiz yer kendimiziz de haberimiz yok. İlla bir şeylerin dört dörtlük olması yaşam kalitesi üzerinde bir etkisi olacak lakin olumsuzlukların zamanla anlaşılan kalitesi de var.
Biliyorum bugün olmasını çok isteyip de on yıl sonra olmadığı iyi olmuş diyebiliyoruz ve dönüp dolaşıp kaderin çizdiği çizgilerin dışına taşılmadığını neden sonra anlamaya çalışıyoruz. Bazen basit düşünmek bile neyin, nasıl ve niye böyle olduğu sonucunu yakalatıyor. Düşünceler seni her ne kadar doğru yere ulaștırmak için yanlış yerden geçirebiliyor ise bunu anlamaya düşünceler bile yetersiz...
Sabır ile çaba birbirine görünüşte ters gibi olsa da çabaların sabırdan yana olmalı. Çok sabırlı olmak vurdum duymazlık davranışına da itiyor. Fazla rahatlığın rehavetine kapılanlar bir zaman sonra anlıyorlar ki sabır kadar çabanında çok önemi var. Hayat ince ayar üzerine devam ederken ayarı tutturanlar hayata olumlu bakarak daha sağlıklı düşünüyorlar. Öyle de böyle de geçiyor hayat ve geçmez dediklerimiz bile!
Hiç sesin ile iç sesin ara geçişlerde bazen bütünlük sağladığında bile kopukluklar oluyor. Tutturmak için ikisinden birisini tercih etmek zorunda kalıyorsun. Hangisini tercih etmekte zorluk yaşarsan yaşa iç sesin ikisine hükmediyor. O vakit insan en çok kendini dinlemeli zaten hiç seslerini dinlese bile son karar merci kendi iç sesi oluyor. Dünyanın içinden geçenler ile kendi içinden geçenlerin derin bir bağı var.
Hiçlikten gelen garip sesleri keşfeden olabildim mi? Bilmiyorum da duymak istediğim sözlerin sahibi olabilir. Ne duyduğumdan çok o sözleri kimin söylediği önemli tabii. Belki ben de senin iç sesinim de karşılıklı zamanın bir boyutunda sohbet ediyor olabiliriz. Daha başka ne olabilir sorusunu sorsam da bu sohbeti yakalamaktan daha başka güzel ne olabilir ki!..
YORUMLAR