"Gül bahçesinde gezerken seni, gülden gelen bir koku sarhoş etti beni." Hayyam böyle diyor ve ortaya karışık canlı duygu yapı taşlarını bırakıveriyor. Gül kokusundan mı ay parçası yüzünden mi örsen duygu yapılarını bilmiyorum lâkin hangisinden örersen ör câna muhteşem mabedi karşında bulacaksın! Her söylenen sözün kendi ağırlığı var, bir de tesir ağırlığı. Esastan mı usulden mi gitsen değişen hiçbir vaziyet yok ve Karacaoğlan'ın dediği gibi: Al gerdanda çifte benler öldürdü beni." sözleri yadına düşecek!
Dünya tarifinde çifte kavruk gözlerden uzak uzun kış geceleri!
Az önce buradan geçti hayali ve sesini gördüm șerha șerha! Yüz tanımına uymaz coğrafyasında ovaları uzun uzadıya ve vadileri derin. Kan kırmızı nehirlerine kaynak
dağlarından eriyen karlar dökülür dereler boyu. Alaca karanlık öncesi kırmızıya çalan tehlikelidir güneşin altın sarısı rengi ve batmaya gör dönmeden yuvaya kuşlar. Șimdi yanına nasıl gidilir? Kar yolları mecerası bitince hiç söylenmeyen sözlerle mi? Yok ama belki de kitabın şifreli sayfasında kim bilir, kim bilir belki de uzak şehrin en işlek caddesinde...
Geç gelen lâkin güç olmayan! Arafta bir yer mi bilmiyorum lâkin duygu tarafında bir yer.
Gün olmaya derman nedirinden çıkan düşleri bir adım ile vardığını sanmak hâyâl olmayabilir belki de gerçeğin kendisi. Kendisine sorsan ne demek istedi şaşkın bakıșları ve yadına düşen kendine ve bir başkasına yasaklı düşleri. Olsun şunun şurasında ne kaldı ve varsa cürmü ile iki cihan hesaplașmak, ben tam içindeyim ve olacaklara şimdiden razıyım. Razı olmak yeter mi bilmiyorum da ısmarlama ile olacak gibi değil ve senin düşündüğünü onun da düşünmesi gerek. Gereğinden fazla mı ne böyle düşünmek! Yaşayıp göreceğiz vesselam.
YORUMLAR