Yılların düșlere bölündüğü düş ayrımındayız ve yirmi birinci asrın ilk çeyreğini geçmeye günler kaldı. Bugün yaşanası bir çağ mı? Teknolojik ve bilimsel rahatlığa rağmen yaşanası çağ değil kimine göre ve kimine göre yaşanabilecek bir çağ! Her çağ kendi insan profilini hazırlar ve her çağın kendisine uyacak zamanın ruhunu inşa eder... Her çağın insanlarında eleştiriler ve memnuniyetsizlikler olmuştur. Sosyal ve kültür açısından bakılsa da aynı ve dahi teolejik açından baktığımızda her çağda kıyamet günü gelmiştir ya da kıyamet koptu kopacaktır!
Kendi coğrafyamızdan baktığımızda; yüz yirmi bin peygamber gelmiş, asr-ı saadet dönemi, belli bir süre devam eden Asım'ın nesli, halifelikler, evliyalar, embiyalar ve imparatorluk varlığını sürdürmüș... Tabii ki bu zamanın behrinde bunlar yaşanırken büyük ve küçük savaşları söylemeden geçemeyiz lâkin bu konu savaşlara girerse uzayıp gider. Onun için derinden alıp yüzeye bırakıyorum.
Bireye, topluma ve ülkelere indirgersek birkaç yaşam savaş sanatını bilmez isen ne hayatta ne de ayakta kalabilirsin! Ekonomi, sosyal ve kültürel, siyasi vs... belli bir gücü yakalamadığın vakit ezilmeye ve sömürülmeye başlamıșındır. Tekten tüme varım düşüncesini benimseyen biri olarak bireyi huzurlu ve güçlü olan ülkeler dünyada başarıyı yakalıyor, çünkü toplum ve ülkeler bireyden oluşur. Günümüze gelelim ekonomik çöküş yok değil lâkin kapital yok olmaz ve ticaret bir şekilde yolunu bulur. Her ne kadar sıkıntı çekilse de sıkı ekonimik tedbirler ile düzelebilir. Sosyal ve kültürel durum maalesef hasar aldığı vakit, geri dönüşü mümkün olmayan uçuruma doğru sürükleniși başlar. Düzeltmek istesen de iş işten geçmiştir ve zorla değiştirmek istesen de değiştiremezsin, artık kaderindir!
YORUMLAR