“Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey yok, yerin beni çektiği kadar falan ağır değilim, ben bu dünyanın izzeti nefsini... Sussss çok ayıp! İyi de nereye kadar, tıkanıyor insan ve bazen anlatamıyor küfürsüz! İlmini rehin vermiş şarap için dün gece, sâki demiş ki ilmin beş para etmez hoca, senin sarhoşken söylediğin sözler muteber!”
- Neler oluyor sevgili yazarım seni böyle hiç
gergin görmedim?
~ Daha ne olsun eski şairlerin sözlerine bakıp dünyanın çivisinin ne zaman çıktığını sesli düșünüyorum!
- Eeee ne zaman çıkmış dünyanın çivisi?
~ Aslında dünyada yerinde ve çiviside! Çıkan ne biliyor musun bunlu Katun?
- Nereden bileyim sevgili yazarım, söyle de bileyim!
~ İnsan!
- Nasıl nasıl?
- İnsanı kendisinden çıkar geriye ne kalır?
~ Sıfır.
- Evet, kocaman sıfır.
~ İnsanlıkta durum ne sevgili yazarım?
- Az kaldı o da ondan çıkacak!
~ Yapacak bir şey var mı?
- Yok bunlu Katun!
~ O halde küfürlü ve sesli düşünmeye devam...
“Olur da bir gün oluruna giderse dünya hayatı bil ki orada olmayacağım, çünkü olduğum zamanlarda olmadı ve dahi olmadığım zaman olacağını da tahmin etmiyorum. Elle gelen düğün bayram desen, şairin dediği gibi; "Dünya, ele avuca sığarmış; elini tutunca anladım." diye bir söz hoşuma gitti dersem ancak anlaşılırım, inan fazlası yok!”
- Hiç mi yok?
~ Hiç yok.
YORUMLAR