YÜKSEL KÖKER

YÜKSEL KÖKER

[email protected]

YAZMAYA DEVAM ...

06 Haziran 2022 - 00:18


Yoktun sen, sensediğim günler vardı yedi çarpı yirmi dört! Ahh abartman neyin nesi yorgunsun biliyorum ve yorgunum biliyorsun lâkin yorulmayan sözlerin var ve yazmaya devam...
Kendini görmek için kendinden uzaklaşmaya ne gerek empati zamanın aynaları var. Herkes aynı anda iyi olduğu zaman durum kötüleşir ve daha iyisi aranır. Peki, iyinin iyisi var mı? İnan bilmiyorum, hep kötünün iyisine razı oldum ve bu zamana kadar öyle geldim. Kim beni olduğu gibi kabul ediyor ve yadsımıyor ise, işte bu yüzden doğru bildiğim karşılık bulup bir anlam kazanıyor lâkin sendeki durumum nedir? Bir cevap alamam demeyip soruyorum, daha önce sorduğum gibi de beklenen cevap yine bekle ve gör değil mi? Evet evet, diyorsun dilinin ucuyla lâkin sende buna inanmıyorsun ve inanmamı bekliyor ve sevda akıntısından daha ne kadar kütük kaparım onun derdindesin! Yapma bunu, artık güneş tepe vaktini geçmek üzere ufuktan önce uğrayacağımız yerler var.
Garip bir kuş gibiyim hayata yalnız tutunmaya çalışan diyorsun ya değilsin. Geçerken duygu ağacına attığın taşlardan ürken kuşların kanat çırparken pır pır sesleri seni yanlız tutunmaya bırakıyor, çünkü alıyor düşen yaprakları rüzgâr ve avuçlarımda buluyorum seni. Kapılsam çifte kavruk gözlerine gözlerin düşer yıldırım yıldırım
ve kopar fırtına dinmeyen düşlerim ile. Sen geçen günlere ertesi bekleyiş ve bekleyişe zahmet sabırları çatladı çatlıyor! Boş ver çatlasın ve çatlaktan sızanlar bizim değil mi? Değil değil, dediğini duyar gibiyim. Varsa senli günler uzak ara kavușturacak bizi zorlu yolun sonundaki izleriyle bir gün daha böyle geçer ve bir gün daha böyle geçerken düşer gözlerin avuçlarıma bir daha kim bilir!
Yorgun atlar su içerken Tuna boylarında geceyi
burada geçirelim desem hürmetin diz kırmaz! Tutsam dizginlerinden bir omuzuna düşecek mi bu sevdanın ağır yüklü saç telleri? Bilmiyorum, tüm vahşiliğin üzerinde! İyi at kendine kamçı getirmez, o halde kamçılanmadan bu şahlanışı
bekleyen deli sevdamız yeterli değil mi? Hayır, derinden vurması gerek mahmuzları dört nala!
Uzak şehrin özlemi bugün bir başka şakır şakır şakırdıyor, sanki sevdanın kılıçları kınından
çıkmış; kaş yayları gerik, kirpiklerin okları yağar göklerden ağulu ağulu ve haziranda iğdenin kokusu. Bunlu sevdamızın ezgisi kadar hangi sevdaların tınısı anlatır, hangi bekleyişin bıldıra kalmaz gövermeden umutları? Sen gel özlemin bitsin! Var mı böyle çılgın düşün? Bakarız öyle mi? Kırılma diye biraz umut, biraz olumlama hepsi bu! Bizlere çılgın düş ve bir adım daha yakın zorluğa saldırmak. Evet, diyorsan ne kutlu sevisin çifte kavruk gözlüm. Dünya işleriden yorulup uzanıyordun ve siesta zamanın içinden geçiyordun, bende sana bunları yazıyordum hiç abartmadan!

YORUMLAR

  • 0 Yorum